Osman Okkan, Nürnberg Türkiye Almanya Film Festivali’nin Onur Ödülü’nü alacak. Araştırmacı gazeteci, radyo-televizyon redaktörü, belgesel film yönetmeni ve yapımcısı olarak ortaya çıkardığı ürünleri ya da kültürel ve sosyal çalışmaları nedeniyle daha önce de birçok ödül almıştı. Bu ‘ödüller demeti’, hayatını Türkiye ve Almanya’daki insan hakları, demokrasi ve eşit haklar mücadelesine, halklar arasında barış ve kardeşliğe adayan, şimdiye kadar etkisi sınırları aşan birçok etkinliğe imzasını atan bu yorulmak bilmeyen kültür, barış ve diyalog insanı, gerçeklerin peşinde koşan araştırmacı gazeteci için elbette onur verici. Ama bu ödüller, aynı zamanda, onu ‘en tehlikeli terörist’ ilan edenlere, hakkında cezai soruşturmalar açanlara, hatta bir dönem vatandaşlıktan çıkarmaya kalkışanlara en güzel, en yerinde yanıtlar olarak da büyük anlam taşıyor. Osman Okkan da lâyık görüldüğü ödüllerini son yıllarda Türkiye’de baş gösteren diktatörce eğilimlere karşı, haksız yere hapiste tutulan siyasi mahkûmlara adıyor. Böylece bir anlamda kendisine yapılan haksızlıklara, onu yurdundan uzak tutanlara da meydan okuyor. 

Bundan 60 yıl önce, 1965’te Almanya’ya yüksek öğrenim için gelen Osman Okkan, ilk günlerden itibaren Türkiye’den Almanya’ya göç sürecinin bir parçası oldu. Öğrenim yıllarını epey farklı bir yaklaşımla, hem işçi-sendika mücadelelerinin, hem de (tam da 1968 döneminde!) öğrenci hareketlerinin içinde geçirdi. Daha sonra da gazeteci ve insan hakları savunucusu, demokrasi ve barış aktivisti olarak sürekli çalıştığı bu 60 yıl, halkları, ülkelerin sanat ve kültür ortamlarını buluşturan, tanıştıran, birbirine biraz daha yakınlaştıran, sürekli bir devinim, biri bitmeden ötekisi başlayan, deyim yerindeyse ‘kıpır kıpır’ projelerle, etkinliklerle doluydu.

Radyo ve televizyon çalışmalarının yanı sıra, onun yaşamına damga vuran çalışma alanlarının başında Türkiye Almanya Kültür Forumu geliyor. Okkan, iki ülkenin ‘toplumsal vicdanı’ olarak bilinen Yaşar Kemal ve Günter Grass’ı daha 80’li yıllarda bir araya getirmiş, tanıştırmıştı. Onların, 1993’te kurduğu ve başından beri sözcülüğünü yürüttüğü Kültür Forumu’nun Onur Başkanlığı’nı üstlenmelerini sağladı. Buna paralel olarak Türkiye ve Yunanistan’dan müzik ve düşünce insanları, Mikis Theodorakis ile Zülfü Livaneli’nin Onur Başkanı oldukları Türk-Yunan Dostluk Girişimi’nin sözcülüğünü üstlendi. Bu arada uzun yıllar Almanya’daki gazetecilerin Türkiye’yi, Türkiye’deki gazetecilerin Almanya’yı ziyaret etmelerini, tanımalarını sağlayan Kültür Forumu’nun ünlü Gazeteciler Programı’nı yönetti. Almanya’daki Türkçe medyada çalışan gazetecileri bizzat Federal Başbakan’la buluşturan özel toplantıların gerçekleşmesini sağladı. Gazeteci Hrant Dink’in katledilmesini konu olan Cinayet Dosyası: Hrant Dink belgeseliyle Altın Küre Ödülü’nü aldıktan sonra Köln’de, Onur Başkanlığını Rakel Dink’in üstlendiği Hrant Dink Forumu’nu kurdu. Türkler ve Ermeniler arasındaki dostluğu geliştirmeyi hedefleyen bu forum her yıl suikastın yıldönümünde Hrant Dink’i, anısına ve mücadelesine lâyık etkinliklerle anmayı sürdürüyor. Okkan’ın kurucusu ve sözcüsü olduğu Politik Tutuklulara Destek Fonu da 2017 yılından bu yana, demokratik kuruluş ve sendikaların yardımıyla zor durumdaki tutuklulara destek oluyor.

Türkiye Almanya Kültür Forumu’nun son etkinliklerinden biri 2022’de uluslararası boyutta gerçekleştirdiği Yaşar Kemal Sempozyumu’ydu. Bundan bir yıl sonra Köln’de Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’ncü, Türkiye Almanya Kültür Forumu’nun da 30’ncu kuruluş yıldönümü vesilesiyle gerçekleştirilen kutlama etkinliği gerçekleştirildi. Bu, Türkiye, Almanya ve Yunanistan’dan sanatçıların, aydınların ve politikacıların katıldığı, açık oturum ve gösterimlerin yer aldığı, görkemli bir buluşmaydı. WDR’in büyük salonundaki etkinlik Türkiye’de gerçekten demokratik, özgür ve barış içinde bir cumhuriyeti özleyenleri bir araya getirdi. 100’ncü kuruluş yılını geride bırakan cumhuriyetin cezaevlerine haksız, hukuksuz kapatılan insanlarımıza kamuoyunda iz bırakan, etkin bir dayanışma platformu oluşturdu.

Almanya’ya gelişimden bu yana gazeteci ve kültür sevdalısı olarak hemen her çalışmasını yakından izlemeye çalıştığım Osman Okkan, altında Türkiye Almanya Kültür Forumu, Türk-Yunan Dostluk Girişimi ya da Hrant Dink Forumu gibi kurumların imzasının olduğu, bu ülkedeki birçok sanatçı, yazar, bilim insanı ve politikacı ile sendikaların, demokratik kuruluşların da desteklediği devasa etkinliklerin arka plandaki alçak gönüllü, ‘gürültüsüz’ mimarı oldu.

Usta müzisyen Fuat Saka’nın bestelediği dünyanın ilk göç senfonisi Karanlık Sular’ın önce Köln’de, daha sonra Münster’de, son olarak da Türkiye’de iki yıl önce yaşanan büyük deprem felaketinin merkezi Hatay’da sunulmasının arka planında yine o ve Kültür Forumu var. Türkiye, Yunanistan ve Almanya’dan müzisyenlerin birlikte icra ettiği bu senfoni, dünyanın en can alıcı sorunlarından göç konusunun, göçmenlerin sorunlarının ve umutlarının müzik yoluyla gündeme gelmesine büyük katkılarda bulunuyor. 

Yaşamını Köln’de sürdüren Okkan, bir süredir gene Türkiye’den uzak yaşamak zorunda. Ama halen bir yandan Türkiye’de, Almanya’da ve diğer ülkelerde eşit haklara dayalı kültür alışverişini, demokrasi mücadelesini ilerletecek projelere destek verirken, diğer yandan da yenilerini planlıyor. Nöbeti daha genç kuşaklara devrederken, Kültür Forumu’nun Türkiye-Avrupa boyutuna evrilmesi için de çaba gösteriyor. 

Belgeselci kimliğiyle de Almanya’daki Türkiye kökenli sendikacılığın ve eşit haklar mücadelesinin öncülerinden Yılmaz Karahasan, Ülkü Schneider-Gürkan gibi Türkiye’den Almanya’ya göçün birinci kuşak tanıkları üzerine belgeseller üzerinde çalışıyor.

Avrupa’daki Türkiyeli Yazarlar Grubu, Osman Okkan’a İnsan Hakları Ödülü’nü »Sizinle aynı dünyada yaşamaktan çok mutluyuz! Bu dünya ve bu Almanya sizinle birlikte daha güzel! İyi ki varsınız Osman Okkan!« sözleri eşliğinde takdim etmişti.  

Katılıyorum: 

İyi ki varsınız, Osman Bey…

Gürsel Köksal 

Gazeteci, Frankfurt